Yazar: Deborah Harkness
Yayınevi: Pegasus
Sayfa: 672
Tarih ile büyünün zengin dünyasında kök salan aşk hikâyesi, geçmiş ve tutkuyla örülmüş bir masala sürükleniyor. Düğüm yavaş yavaş çözülüyor…
Her şey Cadıların Keşfi'yle başladı… Güçlü bir cadı ailesinden gelen tarihçi Diana Bishop ile vampir Matthew Clairmont, canlıları birbirinden ayıran doğa yasalarını bozmuştur. Diana, Bodleian Kütüphanesi'nde gizemli bir el yazması keşfettikten sonra Matthew'la kaderlerini birbirine bağlayan olaylar zincirini tetiklediği için cadı, iblis, vampir ve insanların bir arada yaşamasını sağlayan hassas bağ tehdit altına girmiştir.
Güvenli bir yer arayan Diana ile Matthew zamanda geri giderek 1590 Londra'sına yolculuk ederler. Ancak kısa süre içinde geçmişin aslında güvenli bir sığınak olmadığını anlarlar. Bir şair ve Kraliçe'nin casusu olarak eski kimliğine geri dönen vampir, Gece Okulu adındaki, radikal grupla tekrar bir araya gelir. Aralarında oyun yazarı Christopher Marlowe ve matematikçi Thomas Harriot'ın da olduğu bu toplulukta kural tanımaz iblisler ve dönemin yaratıcı zihinleri vardır.Matthew ile Diana, Ashmole 782 el yazmasını ve genç kadına olağanüstü güçlerini nasıl kontrol edeceğini öğretecek olan cadıyı bulmak için birlikte Tudor Londra'sının altını üstüne getireceklerdir.
Gecenin Gölgesi'nde ilk kitap Cadıların Keşfi ile başlayan macera devam ediyor. Konusu ve yazarının bilgi birikimi sayesinde benim favorilerimin arasına girmiş olan kitap, çiftimiz Diana ve Matthew'un geçmişe dönmesiyle bitmişti hatırlarsanız. Bu kitapta ise 1591 yılının Londra'sında bir hayli vakit geçirip Ashmole 782 yazmasının orijinal halini arıyorlar.
Seneler sonra eski arkadaşlarına, eski mekanlarına ve eski siyasete geri dönen Matthew, durum karşısında bir hayli mutlu. Eskiden olduğu Matthew'dan bir hayli farklı olarak bir şeyleri farklı yapmaya çalışıyor bu sefer. Diana ise dengesiz büyü gücünü kontrol altına almak istiyor ama bu zor zamanlarda - cadıların yakıldığı vakitlere denk gelmişler gele gele - güvenebilecekleri bir cadı bulmak çok zor. O cadıyı ve yardım edecek diğer cadıları bulup coven kurmaları kolay olmuyor ama Diana aslında çok çok güçlü bir büyücü olduğunu anlayıp nihayet neleri nasıl kontrol edeceğini keşfetmeye başlıyor. Buna içinde yaşayan ejderha da dahil. Ne mi bu? Kitaba alalım sizi.
Matthew'un babasıyla olan kısımlar gelecekte babasını öldürmenin verdiği vicdan azabı yüzünden Matthew için zor geçiyor. Diana'yı da kendinden uzaklaştırmaya başlıyor Matthew ama bunun bir başka sebebi daha var. Spoiler olabilir baştan söyleyeyim: İlk kitabı okuduysanız Ashmole 782'nin ne hakkında olduğunu biliyor olmalısınız. Yaşam kitabı denen Ashmole yazması türlerin kökenini, nasıl oluştuklarını vs. anlatıyor ve aynı zamanda gelecekte yaşanacak cadı-vampir birlikteliğinden haberler taşıyordu. Bu haberlere göre bir vampir bir cadıyı gebe bırakabiliyor da. İşte sizin de kitabı okurken beklediğiniz bu kısım gerçekleşiyor. Matthew'un babası Philippe'in isteği üzerine doğaüstü yollarla da evlenen çiftimiz o gece bir bebek de yapıyorlar açıkçası. Ama Diana bu bebeği kaybedip yıkılıyor. Matthew da tekrar bir çocuğunun ölmesi yüzünden bunalımlarda.
Ayrıca dost bildiklerinin yaratacağı sıkıntılar da var. Kraliçe Elizabeth'in istekleri, dengesiz simyacılar, sapık krallar gibi terslikler olsa da bence güzel kısımlarının ağır bastığı bir kitap. Geçmişte uzunca bir süre geçiriyorlar ama Ashmole 782 yazmasının orijinal halini görmeyi başarıyorlar ve kitap hakkında bir hayli ürpetici şeyler keşfediyorlar. Aklıma adeta KMM'nin Fever serisindeki Sinsar Dubh geldi. Üçüncü kitabın adı "The Book of Life" yani Yaşam Kitabı. Kısacası dört gözle beklemekteyim efenim anlarsınız ki.
Kitapta hüzünlü kısımlar da yok değil. Çiftin bir daha görmeyecekleri babaları ile ilişkileri, geride bırakmaları gereken insanlar, Diana'nın bebeğini kaybetmesi ve ayrıca kendi zamanlarına döndüklerinde orada kalanların yaşadıkları bir kayıp var ki hala neden ve nasıl olduğunu bilemiyoruz ama canımızı çok yakacak biliyorum.
Kitap yine tam benim damağıma göreydi. Yazarın tarihçi ve simya araştırmacısı olduğunu bilmeyeniniz varsa da artık biliyorsunuz. Tarihçi olmasından gelse gerek, kurguyu çok detaylı planlıyor ve kesinlikle gereksiz şeyler bulmuyorum hikayesinde ben. Kimi kitaplar boğar sizi bir yerde ya, bu hiç öyle değil bence. Diana ve Matthew hikayesinden zevk aldığım kadar etraflarında yaşanan şeyler de bir o kadar ilgi çekici bence. Deborah Harkness'ın kalemine bir hayli hayran olduğumu belirtebilmişimdir bence. Siz hala bu seriye başlamadıysanız, bir an önce başlamalısınız. Gecenin Gölgesi Goodreads 2012 ödülünü, üçüncü kitap The Book of Life ise Goodreads 2014 ödülünü kazandı. Daha bir şey dememe gerek var mı?
İlk kitap Cadıların Keşfi yorumu için tıklayın.
Kitapta hüzünlü kısımlar da yok değil. Çiftin bir daha görmeyecekleri babaları ile ilişkileri, geride bırakmaları gereken insanlar, Diana'nın bebeğini kaybetmesi ve ayrıca kendi zamanlarına döndüklerinde orada kalanların yaşadıkları bir kayıp var ki hala neden ve nasıl olduğunu bilemiyoruz ama canımızı çok yakacak biliyorum.
Kitap yine tam benim damağıma göreydi. Yazarın tarihçi ve simya araştırmacısı olduğunu bilmeyeniniz varsa da artık biliyorsunuz. Tarihçi olmasından gelse gerek, kurguyu çok detaylı planlıyor ve kesinlikle gereksiz şeyler bulmuyorum hikayesinde ben. Kimi kitaplar boğar sizi bir yerde ya, bu hiç öyle değil bence. Diana ve Matthew hikayesinden zevk aldığım kadar etraflarında yaşanan şeyler de bir o kadar ilgi çekici bence. Deborah Harkness'ın kalemine bir hayli hayran olduğumu belirtebilmişimdir bence. Siz hala bu seriye başlamadıysanız, bir an önce başlamalısınız. Gecenin Gölgesi Goodreads 2012 ödülünü, üçüncü kitap The Book of Life ise Goodreads 2014 ödülünü kazandı. Daha bir şey dememe gerek var mı?
İlk kitap Cadıların Keşfi yorumu için tıklayın.
0 Yorumlar