Yayınevi: Altın Kitaplar
Sayfa: 191
Her birinin gizledikleri ve korktukları sırları olan on kişi, Zenci Adası’ndaki ıssız bir malikaneye davet edilirler. Ancak malikaneye giden grubu bir sürpriz beklemektedir, ev sahibi ortalarda yoktur.
Geçmişlerindeki karanlık sırlardan başka hiçbir şeyleri olmayan bu insanlar adada mahsur kalmışlardır.
Konuklar bir süre sonra gizledikleri karanlık sırları birbirlerine anlatırlar. Ve teker teker ölmeye başlarlar...
Hiçbir zaman "en sevdiğin kitap ne" diye sorulan soruya tek kitap ismi veremem. Ama bir liste yaptığımda bu kitap kesinlikle o listededir. İlk olarak ne zaman okuduğumu hatırlayamadığım On Küçük Zenci için blogda hiçbir şey yazıp çizmemiş olmamı beğenmedim ve birkaç sene önce ikinci defa okuduğumdan hatırlayabildiklerimle kısaca saygı duruşunda bulunmak istedim. On Küçük Zenci tek kelimeyle bir başyapıt.
Sürekli cinayet romanlarıyla kafayı bozmuş olduğum bir dönem vardı. Sanırım bu kitap da annemin bana önerdiği ilk Agatha romanıydı, çünkü o da yıllar geçmesine rağmen unutamamış kitabı. Bu kitabın neticesinde kocaman bir Agatha rafım oldu, sığdıramadım yetmedi. Zamanla çoğunun kurgusunu dahi unuttum ama bu kitabı bir türlü zihnimden silemedim. Sonunu bile bile yine de okudum ve aynı zevki aldım.
On Küçük Zenci'ye biraz aşinaysanız ne anlattığını bilirsiniz. On kişi gizemli bir kişiden davet alır, hepsi adadaki eve gelir ama bir de bakarlar ki evin sahibesi ortalarda yok. Onlara daha sonradan katılacağını söyleyen bir mektup bırakır, konuklar da garip bulsalar da evin zevkini çıkarmaya başlarlar. Ama sonra teker teker ölümler başlar. Siz ne olduğunu, kimin ne yaptığını anlayamazsınız bile.
Kitabın ismi malikanenenin hem Zenci Adası'nda olmasından geliyor, hem de özellikle meşhur On Küçük Zenci şiirinden. Öyle bir şiir ki adadakilerin nasıl öleceğini anlatıyor ve gerçekten de sekme olmadan şiire göre insanlar ölmeye başlıyor. Hatta o şiir de şöyle bir şey:
On küçük zenci yemeğe gitti,
Birinin lokması boğazına tıkandı. Kaldı dokuz.
Dokuz küçük zenci geç yattı,
Sabah biri uyanmadı. Kaldı sekiz.
Sekiz küçük zenci Devon'u gezdi,
Biri geri dönmedi. Kaldı yedi.
Yedi küçük zenci odun yardı,
Biri baltayı kendine vurdu. Kaldı altı.
Altı küçük zenci bal aradı,
Birini arı soktu. Kaldı beş.
Beş küçük zenci mahkemeye gitti,
Biri idama mahkum oldu. Kaldı dört
Dört küçük zenci yüzmeye gitti,
Birini Balık yuttu. Kaldı üç.
Üç küçük zenci ormana gitti,
Birini ayı kaptı. Kaldı iki.
İki küçük zenci güneşte oturdu,
Birini güneş çarptı. Kaldı bir zenci.
Bir küçük zenci yapayalnız kaldı.
Gidip kendini astı. Kimse kalmadı.
Tahmin edilebilir bir kurgu değil. Yok yani, ben hala o sonu okuduğumdaki şaşkınlığımı hatırlarım. Beni sonuyla dumur eden en büyük kitaplardan biridir heralde. Sırf bu kitap Agatha'dan garip bir şekilde tırsmama neden oldu, çünkü bunu kurgulayan her şeyi yapabilir dedim. Hala da saygıyla karışık bir ürperti duyarım kadına.
Benim gözümde yaklaşılması çok zor bir yerdedir bu kitap. Eğer ki bir kitap için buna benzer olduğunu söylediysem bilin ki inanılmaz övmüşümdür. Ve hala bu kitabı okumayanları buradan kınım kınım kınıyorum.
0 Yorumlar