Yazar: Yasmine Galenorn
Yayınevi: Martı
Sayfa: 400
Ruhani yaratıklar duyun beni
Gecenin kalbi, karanlığın derini
Ölüler diyarından gelen sizler dinleyin beni
Seattle'da ardı ardına işlenen kadın cinayetleri, DArtigo kardeşleri tehlikeli bir yolculuğun içine sürükler.
Dedektif Chase ile cinayetleri aydınlatmak için var gücüyle çalışan yarı insan yarı peri Menolly DArtigo'yu tüm ipuçları vampirlerin dünyasına götürür.
Ancak büyük bir yanılgı içindedirler; olayların arkasında şeytanın ve tüyler ürpertici bir iktidar savaşının izleri
yer almaktadır.
Okurlarını can alıcı karakterleriyle fantastik dünyanın derinliğinde kaybettirmeyi başaran Yasmine Galenorn, serinin dokuzuncu kitabıyla heyecanı kaldığı yerden devam ettiriyor.
En küçük kardeş Menolly'nin kitabı fuarda bizlerleydi, benden de kaçmadı tabi. Önce Hasat Avı'nın okumam gerekti, malum sıralama bu kitapta bir hayli önemli. Ama gözüm hep bundaydı, çünkü Menolly en sevdiğim kardeş(ti).
Bu kitabından önceki Menolly kitapları kadar zevk almadım açıkçası. Hasat Avı mükemmelse bu iyiydi diyebilirim. Ama her kitabı benim bebeklerimden olduğu için bunun da yıldızını kırmadım fazla.
Konuya gelilrsek, şehirde seri vampir katil saldırıları başlıyor. Hep aynı simadaki kadınlar ölü bulunmaya başlıyor ve Menolly bu duruma el atmaya karar veriyor. Ayrıca şehrin en güçlü vampirlerinden, efsanevi Kanlı Wyne'ın oğlu Roman ile de ilişkisi kuruluyor, tabi bu seri katil konusunda da yardım alıyor ondan.
Menolly aslında biseksüel. Aşık olduğu sevgilisi (çok eşli kızlar olduğunu hatırlatayım tekrardan) Narissa bir kurt kadın. Sürüsü ilişkisinden memnun olmasa da ikili birbirlerine söz yüzüğü bile takıyorlar. Ama Ramon da kitabın sonlarına doğru Menolly'nin kalbini isteyecek, ki artık sonucunu ne zaman okuruz bilemiyorum.
Menolly'nin bir sonraki kitabının kapağında Narissa ile Menolly'i görebilirsiniz.
Seri katili buluyorlar, ama onu ararken hayaletler ve ruhlarla bir hayli tehlikeli zamanlar geçiriyorlar. Morio ölümcül bir yara alıyor ve onu kurtarmak için Menolly kanını vermek zorunda kalıyor. Bu yüzden aralarında garip bir bağ ve şehvet oluşuyor ki bu durum Menolly'nin hiç de hoşuna gitmiyor tabi. Bir de Vanzir ile Camille'in olayı var, tamamen istemsiz ama okurken gözlerinizi fal taşı gibi açtırıyor ve en son Vanzir'e de derin bir acıma içinde kalıyorsunuz. O değil de asıl merak ettiğim Dumanlı bu olayı öğrenince ne yapacak? Vanzir bence galaksi değiştirsen en iyisi o olur.
Dumanlı'nın da ailevi sorunları var. Babası Camille'i öldürmeye çalışacak gibi geliyor bana bir sonraki kitapta. Tabi Dumanlı gibi bir ejderhayı bu kadar sinirlendirirse ne olacağını tahmin edemiyorum.
Menolly'nin öyküsü de şehir vampirlerinden Roman'ın kolunda davete gitmesi ve bir nevi otorite olarak görülmesiyle sona eriyor. Menolly'nin kitapları aslında en sevdiğim kitaplardı, ta ki bir öncekine kadar. Şu an Delilah ve Shade ikilisi favorim. Tabi bir sonraki kitapta da uzun zamandır okumadığımız Camille ile maceralara girişeceğiz. Bu kitapla Otherworld serisinin de yarısına resmi olarak ulaşmış bulunuyorum nihayet. (Bahsetmiştim, seri 18 kitap gözüküyor şu an.)
0 Yorumlar