Yorum: Existence (Existence Trilogy, #1)

Yazarı: Abbi Glines
Yayınevi: Wild Child Publishing
194 sayfa
Türkçe çevirisi yok.



What happens when you're stalked by Death? You fall in love with him, of course.
Pagan Moore doesn't cheat Death, but instead, falls in love with him.
Seventeen year old Pagan Moore has seen souls her entire life. Once she realized the strangers she often saw walking through walls were not visible to anyone else, she started ignoring them. If she didn't let them know she could see them, then they left her alone. Until she stepped out of her car the first day of school and saw an incredibly sexy guy lounging on a picnic table, watching her with an amused smirk on his face. Problem is, she knows he's dead.
Not only does he not go away when she ignores him, but he does something none of the others have ever done. He speaks. Pagan is fascinated by the soul. What she doesn't realize is that her appointed time to die is drawing near and the wickedly beautiful soul she is falling in love with is not a soul at all.
He is Death and he's about to break all the rules.

Kitap boyunca hangi kitaba benzediğini bulmaya çalıştım durdum. En sonunda kitap bittikten bir süre sonra "aa evet Düşüş yaaa" dedim. Tıpkı oradaki gibi gizemli bir erkek, gizemli olmasına rağmen hiçbir şeyi açıklamadan kızımıza ilgi duyan bir erkek, kızımızın ise talibi olan başka bir erkek, ki o erkek de göründüğü gibi çıkmayan bir erkek. Ne dedin anlamıyorum diyenlere hemen kitabı anlatayım.


Existence'daki kızımız Pagan. Doğduğu günden beri etrafında ruhlar görmekte. Ama bir gün etrafında gördüğü ruhlardan yeni biriyle karşılaşır ve bu, diğerlerinden farklı olarak onunla konuşur. Her ne kadar bir ruh olduğunu görüp anlasa da ondan etkilenmeden edemez. Tabi sorun şu ki o ruh değil, Ölüm'dür. Ve hayatında kalıcı değişikler yaratacağı kesindir.

Okulun gözde çocuğu ise yazıları konusunda ondan yardım ister. Ondan hoşlanmayan Pagan ise en başta ona yardım etmek istemez. Ama sonra annesinin ve de kendi düşüncelerinin yardımıyla ona haksızlık ettiğini düşünür ve yardım etmeyi kabul eder. Yardım ettiği çocuk Leif ile işler bir yerde sarpa sarar. Leif'in onunla alay ettiğini düşünüp bir hışımla arabaya binen Pagan kaza yapar. Ölmesi gerekirken ölmeye Pagan için etrafındaki dünya değişmektedir. Ölüm - ya da bilinen adıyla Dank -onu kurtamıştır ama bunun cezası olacağının da farkındadır. Yine de Pagan'dan vazgeçmeyi kabul edemez.

Leif hissettiği suçlulukla hastane kapısında sabahladığı gece çıkmaya karar verirler ve hayat Leif, iki yakın arkadaşı ve kendi için normal bir düzene girer. Ama bir türlü Dank adlı gizemli ruhu unutamaz. Akşamları evinde belirir ve uyuması için ona şarkı söyler. Pagan gitgide ona bağlanır. Ama onu okulda kanlı canlı biri olarak görünce şok geçirir. Ve takıldığı kızdan dolayı onu kıskanır, Leif'i zaten kullandığını düşünmektedir vs. buralar biraz ergen olaylarına giriyor.

Meydana gelen bir olayla Dank onu bırakıp gittiğinde ve de karşılaştığı bir kazada ölen iki kişiyi alıp götürenin Dank olduğunu görünce herkes onun çıldırdığını sanır, PTSD ile bir rehabilitasyon merkezine yatar. Ama orada tanıştığı bir kişi ileride yapacağı önemli bir seçimde rol oynayacak ve Leif'in aslında göründüğü gibi olmadığını öğrenecektir.

Kitap bazı yerlerde beni sıksa da sonuçta fena değildi. Tıpkı Düşüş'e verdiğim gibi üç yıldız verdim, olayların işlenişi çok benziyordu. Sonu da havada kaldı. Ayrıca seri zaten kısa kitaplardan oluşuyor ve de dili gayet basit, o yüzden İngilizceden okumadıysanız bile hiç bu kitabı rahatlıkla deneyebilirsiniz.




Yorum Gönder

0 Yorumlar