Yayınevi: Martı
Sayfa: 304
Gerçeğin fısıltıları, kulakları sağır eden haykırışlara dönüşürse...
Adli tıp uzmanı J. J. Graves ölümle burun buruna geldiği kasabaya, olayın üzerinden birkaç ay geçtikten sonra geri döner. Birbiri ardına sıralanacak cinayetler de adeta onun dönüşünü bekliyor gibidir. Jaye, kasabaya adımını atar atmaz, ucu nefret örgütleri ve kasabanın üstü örtülü sırlarına uzanan, tüyler ürpertici cinayetler zinciriyle yüz yüze gelir. Bir yandan işkence edilerek öldürülmüş kurbanlar, diğer yandan ailesiyle ilgili öğrendiği gerçeklerle sarsılan Jaye, sonuca giden yolda engellere takılmadan yürümeyi başarabilecek midir?
"Çıplak Gerçekler beklenmedik sürprizlerle dolu bir roman. Hikâye geliştikçe ne olacağını tahmin ettiğiniz her an yanıldığınızı fark ediyorsunuz. Nereye varacağı anlaşılmayan, heyecan yüklü bir kitap!"
-Book Addict-
"Entrika dolu bir seri… Karakterler arasındaki gerçekçi diyaloglar, keyifli bir okuma deneyimi sunuyor ve seri okur üzerinde adeta bağımlılık yaratıyor!"
-Kirkus Reviews-
"Liliana Hart, Çıplak Sırlar'ın ardından serinin ikinci kitabı Çıplak Gerçekler'de de yine başarılı bir iş çıkarmış. Sonunu asla tahmin edemeyeceğiniz, sürükleyici bir roman."
-Amazon-
Lilliana Hart geçen aylarda Martı yayınları sayesinde tanıştığım bir yazar olmuştu. Kasabada cenaze evi işletip gerektiğinde otopsi yapan doktor Jaye'in başından geçenleri anlatıyor temel olarak seri. İlk kitabın sonunda günlerdir kovaladıkları katil bizim kızı da kendi evinde sıkıştırmıştı ve ölümden dönmesine neden olmuştu. O olaydan sonra özellikle ses telleri feci zarar gören Jaye çekip gitmişti.
Kitabın başında Jaye nihayet kasabasına geri dönüyor ve dolandırıcı bir ailesi olduğunu öğrenmenin şokunu kendince atlatıp bıraktığı işine geri dönmek istiyor. Yakın arkadaşı şerif Jack bir önceki kitapta ondan hoşlandığının bombasını atmıştı, bu sefer ne kadar baskıcı olacağını tahmin edemiyor Jaye.
Geldiği gibi, daha arabayla evine gelmeden yolda berbat hale gelmiş bir ceset buluyor Jaye. Tabi ilk işi Jack'i arayıp çağırmak oluyor ama kasabanın uğursuzu olduğu yönündeki iddialara su serpmekten geri kalamıyor. Öldürülen kişi bir rahip. Feci derecede işkence görmüş, en sonunda da garip bir simgeyle damgalanmış. Damganın sahibi olan Aryanlar ise bir nefret grubu ve rahibin homoseksüel olması bakımından damgalandığını düşünüyorlar Jaye ve Jack. Tabi olanlar aslında çok daha başka ama anlamak kolay değil.
Yine ilk kitaptaki gibi cinayetler art arda işleniyor. Kimin neden öldüğünü ve aslında saklanmaya çalışılan sırrın ne olduğunu çözmek kolay bir iş değil. Her ne kadar iki zeki insan uğraşsa da en sonunda cevabı bulmaya yaklaştıklarında ikili beraber ölümden dönüyorlar.
Jack ve Jaye arasındaki ilişki de nihayet olması gerektiği gibi oluyor. Jaye yıllardır en yakın arkadaşı olan Jack'in yanında bir hayli gerilse de Jack'in ona olan aşkını kabul etmeyi başarıyor. Hatta kendi de içindeki garip duyguları kabulleniyor. Siz de düğün çanlarının sesini beklemeye başlıyorsunuz ama konu Jaye olunca normallik pek bulunmuyor. Kitabın son sahnesinde her şey güllük gülistanlık ilerlerken babasının dönmesi Jaye kadar sizi de şok ediyor çünkü e biz onu öldü biliyorduk (!). Demek ki üçüncü kitap yine Jaye'in karnını bol bol ağrıtacak gibi, çünkü ailesi kesinlikle dışarıdan göründükleri gibi değil. Tahminim işin içinde bol bol FBI olacağı.
0 Yorumlar